Ali Ekber Gülbaş
Sonsuzluğa 10 Mart 2020 tarihinde uğurlanan Turan Cabul gibi sesini Arguvan’dan yükselten Ali Ekber Gülbaş, arada İstanbul’a direksiyon kırmasına rağmen Cabul’un aksine dünyaya geldiği topraklarla bağını koparmamış bir ozandır.
Gülbaş’ın bu tavrını, Arguvan gibi, folklorik zenginliğiyle belleklerde yer etmiş bir ilçede, yozlaşmanın önüne geçmek istemesiyle açıklamak mümkündür.
Yozlaşmaya engel olmak istemesi, onu bir savaşçı, kahraman aşamasına taşımamıştır çünkü Gülbaş, geleneğin elden ele, dilden dile aktarılması için savaşçılık ve kahramanlık gibi sıfatların değil, özünü dejenerasyona uğratmamış insan olmanın yeterliliğine inanmıştır.
Gülbaş bu özellikleriyle, sürrealist şiirin kare aslarından René Char’la bir arada ele alınabilir çünkü Char, ahbaplarıyla buluşmak için yolunu düşürdüğü Paris’e, Paris’in köyünü tercih etmiş ve böylece, insanın nerede ikâmet ederse etsin, sesini başka coğrafyalara duyurabileceğini belgelemiştir.
Gülbaş’a Char dışında; dünyanın bir tımarhane olduğunu, rahminden patoloji düşüren modernizmin, eline geçirdiğini normalleştirdiğini, normalin aslında anormal olduğunun hesaba katılmadığını, bu sorunlu zincir idrak edilmediği müddetçe patoloji alanının genişleyeceğini düşünen Friedrich Dürrenmatt da yakındır ve bu yakınlığı Gülbaş, ziyarete geldim be tımarhane dizesiyle başlayan şiiriyle gözler önüne sermiştir.
Gülbaş, dizeleriyle böyle birliktelikler yaşarken onu Halk Ozanı fasit dairesine sıkıştırmak, onun gibi imzalara haksızlık etmekten farksızdır çünkü onlar, halkın beklentilerini hesaba katarak değil, içlerini rahatlatmak adına kalemlerini ellerine almışlardır.
Arguvan’ın Çavuşlu köyünde 1940 yılında dünyaya gelen Gülbaş, ilkokulu köyünde okuduktan sonra çobanlık yaparak ekmeğini kazanmıştır.
İstanbul’a göç ettiğinde tanıştığı Âşık Daimî, Gülbaş’ın şiirlerini okumuş ve yere göre sığdıramamıştır çünkü onun da kendisi gibi dizede ince işçiliği önemsediğini görmekte gecikmemiştir.
1965 yılından itibaren Doğan Kılıç’ın çıkardığı Ehlibeyt gazetesinde çalışmaya başlayan Gülbaş, okurları Sefil Selimî, Hüdaî gibi isimlerin şiirleriyle buluşturmuştur.
Dört yıl sonra Tekel’de alın teri dökme perdesini aralayan Gülbaş, 1970 yılında aynı kurumun Malatya’daki başmüdürlüğüne tayin olmuş ve bu süre zarfında, yerel yayın yapan Gayret ve Sebat isimli gazetelerde yazıları yayımlanmıştır.
Tekel’den emekli olunca Ekberî Müzik Evi’ni, daha sonra 1991 yılında yeniden adım attığı İstanbul’da Unkapanı’nda dükkânını açmıştır.
2019 tarihinde; kendisinin bir şiirini okuduğu; aralarında; Musa Eroğlu, Güler Duman, Cengiz Özkan, Nilüfer Sarıtaş gibi isimlerin bulunduğu Ekberî Müzik’ten çıkan Gönül Dostları Dilinden Ekberî Türküleri albümle, birikimi önünde el pençe divan durulan, Ekberî Baba olarak da anılan Ali Ekber Gülbaş’ı bu dünyadan koronavirüs illeti almıştır, fasit daire meraklısı iki ayaklı koronalar zehirli mantar gibi çoğaldıkları müddetçe onun gibi ozanların dünyanın öte tarafına seslendikleri hakikati görmezden gelinmeye devam edilecektir.