DOLAR 32,3761
EURO 35,0137
ALTIN 2325,466
BIST 9097,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa °C

BURCU KURT İLE VEDANIN YÜZ TONU…

14.10.2020
A+
A-

İnegöllü genç şaire Burcu Kurt ile  yaptığımız bu güzel röportajı sizlere  sunarken, gerçekten çok etkilendiğimin altını  çizmek isterim… Hem hayat  hikayesi hem de hayata bakış açısıyla  yüreğimi bazen acıtan bazen ısıtan gerçek bir şaire ile tanışmanın haklı gururunu yaşarken, onun hayvanlara olan ilgisinin, sevgisinin aslında bütün insanlara bir mesaj olması gerektiğini de vurgulamak isterim…

 

Burcu Kurt kimdir?

Aslında Burcu olduğumu 10 yaşında babamı kaybettiğimde anladım. Bilirsiniz ki her kızın ilk aşkı babasıdır. Benim en büyük aşkımdı babam. Emeğine acımazdı. Öyle çalışkan bir adamdı ki, hâlâ dile getirilir. Onunla daha fazla anı biriktirebilmek isterdim aslında. Daha çok gezebilmek, daha çok fotoğraf çektirebilmek. Ama ne yazık ki bir fotoğrafı var elimde. Ama onun her zaman bir yerlerden beni izlediğinden eminim. İnegöl’ün Kurşunlu Mahallesi’nde doğdum. Evin en büyüğüyüm ve tek kızıyım. Üç tane de erkek kardeşim var. Babamın ölümünden sonra köyde birkaç tarla işi falan yapmak istedim ama bilirsiniz işte. Eğer arkanızda biri yoksa, ve 10 yaşındaysanız eğer hakkınızı yiyebilirler. Bu da beni yıldırmadı. Hatta daha çok heves ettim çalışmaya. Lise boyunca bir pastanede garsonluk yaparak harçlığımı çıkardım. Annem de kendi el işiyle örgü örer, baklava yapıp satardı. Bu şekilde büyümeye başladım. Mahallede beni herkes kedi ve köpeklerden dolayı tanır. Bütün sokak hayvanlarına birer isim koyuyorum ve düzenli olarak mama ya da değişik yiyeceklerle besliyorum. Hayvanları çok seviyorum. Ve her zaman şunu düşünüyorum. Onların bize değil, bizim onlara ihtiyacımız var. Hepsini çok ama çok seviyorum. Otobüs saatlerimi bile bilirler. Biraz geciksem hareketleriyle neden geç kaldın diye sitem ederler bana. İzbandut, Bilek, Şans, Reçel, Kocabaş, Haydut, Mücür bunlar dostlarımdan bazıları… Mahallede bir kedi yavrulayacaksa bahçemize yerleşir. Annem de onlara bakar, besler. Kedileri de çok seviyorum ama köpeklerin farklı bir yeri var bende. Bunların dışında muhabbet kuşumuz ve cennet papağanımız var. Kısacası onları severken bulduğum huzuru kaybetmek istemiyorum. Dilerim ömrümün sonuna kadar hepsine yardım edebilirim. Liseyi bitirdikten sonra, dershaneye başlamıştım. Herşey yolunda gidecekti ve ben okuyacaktım. Çünkü babamın ölmeden önceki son sözü bu olmuş anneme. “Burcu’mu okut, Burcu’mu okut..”. Ama bazı şeyler yolunda gitmedi maalesef. Çalışmak zorunda kaldım. Ve şu an hala çalıştığım yer olan ‘İstanbul Kır Pidesi’ne girdim. Yaklaşık 9 yıldır bu dükkanda çalışıyorum. Günümün 12 saati dükkanda, yaklaşık 2 saati de otobüslerde geçiyor diyebilirim. Fakat çalıştığım yerin sahipleri öyle güzel öyle samimi insanlar ki… Beni kızları gibi görüp benimsediler. En büyük tutkum edebiyattı. Bir gün üniversite sınavına gireceğimi söyledim. Ve hepsi arkamda durdu. Anadolu Üniversitesinin 4 yıllık edebiyat bölümünde 2.sınıf öğrencisiyim şu an. Alttan dersim de yok. Çok uyumayı sevmem. Geceleri genelde ders çalışırım. Sevdiğim büyüklerim var bana sürekli kitap hediye ederler, onları okurum. Burcu Kurt hakkında başka bir şey gelmiyor aklıma. Ben hayatım boyunca hep çalışmayı çok sevdim. Bir damar hastalığım var. Bu yüzden tedavi görüyorum. Bazen nöbetlerim tutuyor. Patronumun bizzat beni doktora kadar götürdüğü zamanlarım oldu. Ya da sen git biraz dinlen dedikleri zamanlar. İyiki varlar… Hiç pes etmedim. O kadar şey var ki anlatılacak… Ama ben pes etmemem gerektiğini 24 yaşında 4 çocukla dul kalan annemden öğrendim. Bazı geceler aç yattığımızı bile hatırlıyorum. Ama annem bizden hiç vazgeçmedi. Ve bizde ondan… Fazla duygusal oldu sanırım. Şimdilik kendim hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Ve son birşey eklemek istiyorum. Lütfen ama lütfen sokak hayvanlarını göz ardı etmeyelim. Havalar soğumaya başladı. Onların bir yeri ağrısa, canı yansa bunu dile getiremezler. Aç olduklarında, susuz olduklarında sizin yardım etmenizi beklerler. Onlarla dost olmaya çalışın. Onlara bir isim verin. Bir tabak yemek sadece sizi ölene kadar onlara dost kılacaktır. Teşekkür ederim…

 

Şiire kaç yılında başladınız? İlk yazdığınız şiiri hatırlıyor musunuz?

Şiire kaç yılında başladım.? Şiire başlama tarihimi tam hatırlamıyorum ama şöyle birşey anlatayım. 2005 yılında babam vefat ettiğinde, ölümün ne olduğunu tam olarak bilmiyordum. O zamanlar okuduğum bir çocuk kitabı vardı, adını hatırlayamadım. İnsanlar birbirleriyle haberleşmek için mektup yazıp şişelere koyuyor ve bunu nehirlere atıyorlardı. Yaşadığım yerde bir nehir yok ne yazık ki… Ama bende her sabah okula giderken boş bir su şişesinin içine babama duyduğum özlemi anlatan bir kağıt koyardım. Ve bunu bizim harman olarak adlandırdığımız ağaçlık bölüme atardım. Akşamları da okuldan dönerken oradan alırdım. Babam görmemiş diye üzülürdüm. Bir gün tuhaf bir şey oldu. Attığım şişeyi yerinde bulamadım. Çocuk aklı işte. Güya babam gelmiş, mektubu almış götürmüş. İşte o zamana kadar bu şekilde denemelerim oldu. İlk yazdığım şiirler hep babamaydı ama bunlar çocukça cümlelerdi. 2007 yılında yazdığım bir şiirden sonra kendimi şiirlerin içinde buldum. Şiir dünyası bambaşkaydı. Orada her duyguya yer vardı. Özgürdüm. Kelimelerime kepenk vurulmuyor, kimse sorgulamıyor hatta bir çoğunu benden başkası anlamıyordu bile. İlklerden bir şiirim Yaşamak’tı. Artık içinde bulunduğum melankoliden çıkma vaktim gelmişti.

Yaşamak

 

“Elveda” derken bütün hayata,

Soğukkanlı olabilmektir, yaşamak!

Hayatın kayarken avuçlarından,

Hala umut edebilmektir, yaşamak!

Ve bitti derken herşey;

Yeni bir sayfa açıp, yeniden

Başlayabilmektir yaşamak…

Uçurumun kenarındayken bile, hala

“Haydi hayırlısı” diyerek,

Coşkun denizlere bırakmaktır kendini, yaşamak.

Ölümle burun burunayken bile,

Bir tebessüm edebilmektir, yaşamak.

Atlattığın her olayın üstüne,

Her çileye göğüs gerip,

” Bunu da atlattık.” diyebilmektir, yaşamak!

Kısacası yaşamak hergün biraz daha ölmektir,

Ölümü, vücutta hissetmektir, yaşamak..!

 23/11/2007  07:44

 

İlkokul öğretmenim bana o yıllarda ilk okuduğum roman olan Sefiller kitabını hediye etmişti. Bu şiiri o kitabın arasına koydum ve hergün okudum baktım. Ve artık babamsız yaşamaya başlamıştım.

 

Şiir sizce nedir? İnsanlar neden şiir yazarlar?

Bence şiir; insanların duygularına taktıkları kelepçelerden kurtulmasıdır. Şiir; kelimeleri dans ettirebilmek, yaşadığın her şeyi özel bir dil kullanarak yaşatabilmektir. Ve şiir mükemmel bir türdür… İnsanlar şiir yazmayı neden seçer? Bence her birimizin içinde coşmayı bekleyen devasa akarsular mevcut. Bunu dile getirebilmek herkes için çok kolay değil. Duyguların dili çok farklıdır. İnsan üzüntüsünü ‘ben üzgünüm’ diyerek de anlatabilir, ‘sonbahara bile sığdıramıyorum, sığındıklarımı’ diyerek de. Yani şiir yazmak kelimeler diyarında özgürce dolaşabilmektir. Özgürce dolaşabileceği bir yerde yaşamayı kim istemez?

İyi bir şair olmanın bir ölçüsü var mıdır? Varsa nedir?

İyi bir şair olmanın ölçüsü elbette ki vardır. Ama bu benim ilk kitabım. O yüzden bunu açıklamaya benim yaşım yada bilgim yetmeyebilir. Ama bence iyi şair kimdir? Bence iyi şair, okuyan herkesin bir şiiri farklı şekilde yorumlayabilmesidir. Herkeste aynı tadı bırakmak yerine, herkesin hayatına dokunabilmektir..

Üzerinde yaşadığımız dünya, şiir yazmak için neler sunuyor şairlere?.

Üzerinde yaşadığımız herşey için şiir yazılabilir. Belki bir ağaca, bir karıncaya, bir meyveye bile… Kelime dağarcığımız bize bunun için gereken tüm yetkiyi sunmuş zaten. Bu arada Türkçe’mize aşığım…

En sevdiğiniz, en çok etkilendiğiniz şairler ve sizi en etkileyen şiir hangisi?

 

Ben Cemal Süreya ve Nazım Hikmet şiirlerine daha bağlıyım. Ama bunu söylerken diğerlerinden etkilenmiyorum anlamına gelmez. Atilla İlhan, Behçet Necatigil vs.. hepsini seviyorum. En sevdiğim şiir ise Cema Süreya’nın “üvercinka” şiiridir ki, ne zaman okusam duygulanırım ve gözyaşlarım bir kuşun kanadına takılır, süzülür gider.

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası

Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki

Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok

Aklıma kadeh tutuşların geliyor

Çiçek Pasajında akşamüstleri

Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor

Bütün kara parçalarında

                           Afrika hariç değil

 

‘Üvercinka’dan bir bölüm… Kelimelerin açık açık özgürlüğe kulaç attığı sahnelerdir. Ben şiirlerimi önce bir kitap yazma platformunda paylaşmaya başladım. Bir kitap olması benim için mucize oldu. Bunun için Cinius yayınlarına sonsuz teşekkürler. Hiç bir ücret talep etmeden bu kitabı çıkardılar.

Şiirleriniz nerelerde yayımlanıyor?

Kitabım şu anda Cinius yayınlarında, Pandora ‘da, BKM’de vs bulunmakta. Kendi yazdığım her şiir benim için çok değerli inanın. Hepsini çok seviyorum. Aslında babam için yazdığım bir şiirimi paylaşmak isterdim. Ama sanırım konuşmamızın seyri çok duygusaldı. Bir şiirimi şöyle paylaşayım.

Kendi yazdıklarınızdan en sevdiğiniz şiirinizi bizimle paylaşır mısınız?

 

BİR BAHARLIK

 

Bir baharlık canım var, onu da sen alma..

 

Bakışlarındaki soğukluğu değdirdiğinden beri tenime üşürüm

Bilirim ki beklemekle gelmez bahar

Ve düşmez kan kırmızısı dudaklarından bir çift sihirli söz

 

Hep donuk , hep delik deşik bakışların

Bi başka diyardan göç etmiş, özlemiş gibi tahtını

Çöker imlamın üstüne

Yara bere içinde bırakır dizelerimi

 

Ben biraz fazla mı sevdim ki

Bunca nefret ettin benden…

Susmuş gelincikler, ölüme yatmış mor menekşeler…

 

Fazlaca özünden veren düşer derler gözden

 

Ama ben , sana hep özümden verdim..

Aklımın yetmediğine, kalbimi de katıp

Issız rüyalarına aktım..

 

Bakışındaki şiddete tanık olduğumdan beri üşürüm

Oysa yepyeni bir baharla gelsen , süzülsen avuçlarımı

Biraz da sen katıp özünden, can versen yeşilime

 

Ama ben seni bulduğumdan beri ararım

Çöllerde bir derya bulur gibi,

Ağustosta çığ gibi ararım seni

Bilirim beklemekle gelmez bahar

Ki zaten sevgilim

Son bir baharlık canım kaldı

Onu da sen alma…

Anlatmak istediğiniz bir anınız var mı şiire dair?

Kendimle ilgili paylaşmak istediğim en güzel anılarım ailemle ilgili olanlardır. Ben ailemi çok seviyorum. Babamı çok seviyorum. Onun kızı olduğum için gurur duyuyorum. İşimi çok seviyorum. İş yerimdeki herkesi çok seviyorum. Onlar tarafından sevilmeyi çok seviyorum.

Kitabınızla ilgili bilgi verir misiniz?

Kitabımın adı Vedanın Yüz Tonu. Bir şiir kitabı. Aslında birçok şiirim daha var ama içlerinden 99 tanesini seçip koyduk bu kitaba. İstedim ki Vedanın yüzüncü tonunu okuyanlarım yazıp bana ulaştırsın. Vedanın her safhasında hüznün rengi değişir. Her veda üzüntü vermez belki de. İşte ben böyle bir kitap çıkardım. Umarım okuyan herkesin üstünde bir ton bırakır. Kim bilir, belki de Vedanın yüzüncü tonu çıkagelir. Kitabımı almak isteyenler internetten temin edebilirler yada İnegöl Fazilet Kitabevinden alabilirler. Bu röportajınız için sizlere çok teşekkür ediyorum.

Beni çok etkileyen ve her aklıma geldiğinde mutlu eden bir anımı paylaşmak isterim sizlerle…

Bir akşam vakti babam beni bakkala gönderdi. O zamanlar bakkalda tüpün içinde satılan çikolatalar meşhur tabi. Çocuğum, küçüğüm. Aslında biliyorum ki babam onu almama kızmaz. Ama izinsiz, habersiz alacağım için çocuk olmama rağmen vicdanım rahatsız. Yalan söylemeyi seçtim. Sokağa yaklaştığımda, babam beni bekliyordu. Nefes nefese kalmış gibi konuşarak bana köpeklerin saldırdığını para üstünü düşürdüğümü söyledim. Merhametli eliyle sırtımı sıvazladı. “Ah kızım keşke ben gitseydim” dedi. Tabi sokak karanlık, yüzüm falan görünmüyor. Eve girer girmez babam gülmeye başladı. Anlayamamıştım. Bana döndü. ‘Kızım’ dedi. ‘Köpekler koşturunca düştün herhalde ağzın, gözün çamur olmuş gitte yıka.’ Tabi ben aynada kendimi görür görmez anladım ki çikolata her yerime bulaşmış. Öyle çok utandım ki bunu şu an tarif edemem.
Yemek boyunca kimse konuşmadı. Yemekten sonra babam karşıma oturdu. ‘ Eğer yalan söylersen herkes seni bir yere kadar sever ama doğruları söylersen seni her zaman çok severler dedi. Bu sözü asla unutmadım. Ve ona olan özlemimle hep yaşadım. Bizim elektriklerimizi keserlerdi küçükken. Ben sokak lambası altında ödevlerimi yapardım. Babamda yanıma oturur, anlamasa da beni izlerdi. O benim için dünyanın en bilgili babasıydı. Ruhun şad olsun İbrahim Kurt…

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

sikiş porno sex porno seyret porno porno izle hack forum