EĞİTMEYEN SİSTEMİMİZ
Maalesef ki , ülkenin geleceği olan gençliğin önüne koyulmuş engeller yetmezmiş gibi bir de içinde bulunduğumuz eğitim sistemi karşımıza çıkıyor. Eğitim sistemi denildiğine aldırış etmeyin adı o sadece. Ülke genelinde hakim olan bu sistemden kendi bakış açımla kısaca bahsetmek istiyorum.
6-7 yaşlarınıza kadar alınan anaokulu eğitimi ardından başlayan bir sistem aslında. İlköğretimin yarı sınıfı olan 4.sınıf’a kadar herhangi bir sınavla karşılaşmayan öğrenciler karne notu almak için yazılı sınavlara girmeye başlarlar. Her yıl bu şekilde giden not sistemi “Liseye Geçiş Sınavı” ile 8.sınıfın sonunda taçlandırılır. Lisede devam eden bu not sistemi 12.sınıf’ın sonunda gerçekleşen “Yükseköğretim Kurumları Sınavı” ile Öğrencilerin başarı puanına göre Üniversiteye gidip gidemeyecekleri istedikleri bölüme girip-giremeyeceklerine karar verilir aslında. Çoğu zaman öğrenciler elinden geleni yapsa da istedikleri bölüme giremezler çünkü bu sistem sizinle ilgilenmez işaretlediğiniz şıklarla ilgilenir tek derdi budur. sizin bilginiz, kültürünüz, zeka seviyeniz, becerileriniz, vaad ettiğiniz gelecek bu sistem için bir anlam ifade etmez.
Siz onun karşısında sadece birkaç şıktan ibaretsiniz. Hepsi bu.Tabii Hiç çalışmadan emek vermeden hedef koymadan başarısız olup sistemin bu kötülüğünü duyarkasma işine çeviren öğrenciler de var. Ben bu insanlardan bahsetmiyorum benim derdim emek verip karşılığını alamayanlar. “Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır” Einstein’e ait olan bu cümle eğitimin önemini tekrar vurgulamaktadır.
Peki eğitim sistemimiz nasıl olmalı?
Size tasarısını kendim yaptığım eğitim sisteminden bahsetmek istiyorum Öncelikle öğrencilerin not kaygısıyla yaşamaması lazım ve not sisteminin seviye belirleyici, ayrıştırıcı bir sistem olmaması gereklidir. Hayatta en büyük rakibiniz sizden başkası değildir. 8.sınıfa kadar temel eğitimleri tamamlanan öğrenciler, ilköğretimin sonunda girecekleri “Mesleki eğilim belirleme Testi” ve Ders “Başarı Puanı” ile uygun olan liselere yerleştirilmelidirler. Liselerin müfredatı Mesleki olarak şekillenmelidir. Öğrenci, eğilimi olan mesleğin eğitiminin verildiği lisede ders görmeli,Mesleğinde ve hayatında işe yaramayacak gereksiz bilgiler Öğrenciye aktarılmamalıdır. Liseler nitelik farkı yaşamamalı, okullara mesleğine göre ad verilmeli örneğin “Atatürk Mimarlık Lisesi”. Tüm liseler şehrin dışında kampüs şeklinde yer almalıdır. Şehrin gürültüsü ve stresinden uzak günde 8 saat ders işlenmeli bunun 4 saatini matematik, fizik gibi dersler kaplarken kalan 4 saatin 2’sini enstrüman eğitimi dersi, spor dersi, gibi sosyal aktiviteler oluşturmalı, kalan 2 saatte ise öğrenci eğilimi olan meslek hakkında bilgilendirilmeli ve 10.sınıfa geçmeden öğrenci kendini mesleğe ait hissetmez ise başarı puanına göre yatay geçiş yapabilmelidir. Üniversite’ye geçişte ise verilen sosyal aktiviteler dahil diğer derslerden öğrenci bazı testlere tabi tutulacaktır. Hak kazanırsa mesleğine uygun üniversiteye yerleşecektir. Bu sistemle her öğrenci eğilimine, yeteneğine ve başarısına göre istediği mesleği yapabilecektir. Mutlu ve başarılı bir nesil için en güzel adım eğitim olacaktır…