GENÇLİK ÇALIŞMALARI -1
Bir gençlik.. bir gençlik..bir gençlik.
“Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ” şuurunda bir gençlik..
Bir zamanlar milli ve manevi değerlere bağlı çalışmalar içinde olan ve gençlik çalışması yapan her dernek ve sivil toplum kuruluşunun kapısında girip çay içen bir gencin belki ilk duyduğu sözler Necip Fazıl Kısakürek’in Gençliğe Hitabesinin başladığı bu sözlerdir, desem zannedersem hata etmiş olmam ..
Bu yazıda Merhumun bu hitabesini analiz edecek değilim.Ancak gençlik çalışması yapanların nerede durduğunu anlamak acısından tekrar okunmasını tavsiye ederim .
Gençlik derneklerinin evde kumandayı ele geçiremeyen yaşlı abilerin olduğu zamanlarda bir şeyin farkına varıldı.Tabela gençlik derneği fakat içeride genç yoktu. Sonra bu dernek yönetimlerindeki gönüllü ve gayretli bir iki kişi bu işi vazife edindi.Hani isminiz gençlik derneğidir ama sizin o kadar çok ve mühim işiniz vardır ki, gençlere ayıracak zamanınız yoktur .İşte bu durumlarda o demek yönetiminden aslında zaman zaman kimsenin de pek ciddiye almadığı, maddi durumu çok iyi olmayan , genelde beden gücü ile çalışıp yorularak eve gelen , evine ekmek götürme telaşını bir türlü atlatamamış ancak buna rağmen cebindeki paranın da yarısını gençlere ısmarlayacağı çaylar için ayıran vefalı abileri omuzlarında yükselen bir gençlik …
Kilometrelerce uzaktaki bir konferans için gençleri pesine takıp onlarla sohbet ede ede gidip gelirken , aslında hepsini bir arabaya atıp götürecek ne aracı ve parası vardır .Yürümenin iyi bir şey olduğu gazı ile gidilir. Yağmur ve soğuğa rağmen gidilen ve yarim yamalak dinlenilen konferansın dönüşte kritiği yapılır .Şimdilerin “Fırsat eğitimi” dediği şey ,..Bu vefalı abilerin ekibine ne ciddi bir maddi destek yapılır , ne de çocuklar için kapsamlı bir çalışma düşünülür .Ama o vefalı abiler, ekibindeki gençlerin hem derdini hem harçlığını hem okulunu düşünür, kendi ekmeğini düşünmediği kadar..Zaman zaman hasta olanın ilacını kitap defteri olmayanın kitabını defterini kıyafetini ayakkabısını düşünür ,, Tüm bu çalışma esnasında en çok ailesi ile imtihan olur ..Kendisinde olmayanı çocuklara bulmaya çalıştığı için ve her temin ettiği (Kitap , defter, Kıyafet ve ayakkabı ) için yaşadığı hazzı kimseye anlatamaz ama basta hanımı olmak üzere , “Biraz da evinle ilgilen” cümlesini duymadığı kimse kalmaz .Ama o, Allah rızasını bu yolla kazanacağı düşüncesiyle koşar da koşar ..
Yine bir gün , bir Ramazan ..Mahallesinde maddi durumu iyi olmayan ve çalışmayı sevmeyen ev reisinin olduğu mütedeyyin bir aileye erzak temin etmek için çalışma içerisine girdiklerinde bir şey öğrenirler , evin hanımı dışarıdan yardım almak istemez …bu şekilde yardımı pek kabul.etmezmiş..çözüm olarak, biraz yüklü bir erzak yapıp kapıya bırakıp kaçmak istemişler ve iki vefalı bir çuval dolusu erzağı ocağı pek tütmeyen evin kapısına bırakıp kapının ziline basıp sanki bir suçlu gibi iki ev öteye kaçıp karanlığa saklanmışlar ..Evin kapısı açılmış , yüksek bir basamak aşağıda olan çuvalda ne olduğunu anlamak için ayağı ile yoklayan kadın , içeriye seslenerek ” Kızım koş, Hızır a.s geldi” deyince , vefalı dostların karanlıktaki gölgelerinden yaşlar süzüldüğü bir çalışmanın samimiyetini bugün anlamak oldukça zor…
Selam ve dua ile
Aleyna aleykum selam “Başkanım”
Allah sizinle beraberdir ..
Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir. O’dur ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş üzerine hükümranlığını kurdu. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona yükseleni bilir ve her nerede olsanız sizinle beraberdir.