Muhammed Rıza Şeceriyan
8 Ekim 2020 tarihinde vefat eden Muhammed Rıza Şeceriyan’ın naaşı, Şehname isimli eseriyle İran dışında da kabul gören Firdevsî’nin yanına defnedilmiştir.
Böyle bir fiile imza atılmasının arkasında, Şeceriyan’ın, Firdevsî’nin sesini yirmi birinci yüzyıla taşımasının katkısı büyüktür.
Şeceriyan, Klasik İran Müziği’nin önemli temsilcilerinden birisi olarak anılsa da, onun nazarında klasik, her döneme nabız tuttuğu, daha doğrusu nabız olduğu için bu adı almıştır. Kaldı ki Şehname de sadece kaleme alındığı döneme ışık tutan bir eser olarak ele alınamaz.
Müziğe vâkıf bir ailede dünyaya gözlerini açan Şeceriyan, müzisyenliğinin yanında hattatlığıyla da kendisini kabul ettirmiş ve bu sanatın inceliğini sesine taşımıştır.
Bilindiği gibi işinin ehli bir hattat olmak için hat meşk etme aşamasından geçmek gerekir. Meşk etme fiilini ustasının yanında pratiğe döken; şakird, çömez ya da tilmiz namıyla maruf çırak, harfleri önce ayrı, daha sonra da birleşik yazmayı kavrar.
Şeceriyan hat sanatındaki meşk aşamasını, müziktekiyle harmanladığı, üstad olarak karşılansa da, amatör ruhunu diri tuttuğu için baş tacı edilmiştir.
Onun müzikle ilişkisini açıklamak için yeteneğin yanında meziyete de yer vermek gerekir çünkü sesine odaklananlar, meziyeti sayesinde sadece nota değil, harf görgü ve terbiyesinden de nasiplenmişlerdir.
Harf görgü ve terbiyesi Şeceriyan’da, yirmi birinci yüzyılda nefes alıp verse de klasikle bağını koparmadığı için filizlenmiş, dallanıp budaklanmış ve olgun meyvelerini vermiştir.
İlk derslerini babasından alan Şeceriyan, on iki yaşına kadar Horâsân tarzı yerel müzik eğitiminden geçmiş, ardından redif adı verilen tarzı özümsemiş ve İran Klasik Müziği’ne geçme vaktinin geldiğini düşünerek bu yolda ilerlemiştir.
İlk göz dolduran performansını Horâsân Radyosu’nda sergileyen ve bu arada İran Klasik Müziği’nin zeminini hazırlayan isimlerin yanında ziyadesiyle pişen müzisyen, santurun İran’daki kalburüstü icracılarından Ferâmez Peyver’in derslerine katılmıştır.
Sesini bir enstrüman gibi kullanabilen Şeceriyan, kendisine eşlik eden enstrümanları yönlendirmeyi onların da bir ruh taşıdığına inandığı için başarmıştır.
Rahle-i tedrisinden geçen öğrenciler onu taklit etmeden ilerleyerek sözü edilen müziğe katkı sunmuşlardır. Kendisi hocalarının gölgesinde kalmadığı için, öğrencilerine de gölgesini hissettirmemiştir.
Firdevsî kadar meşhur bir başka İranlı şair Ömer Hayyam’ın rubailerine de can veren Şeceriyan; onun, sorgulayan söylemini kitleselleştiren bir müzisyendir.
Söz İran’daki müziğin muhalefetle ilişkisinden açıldığında da ismi hatırlanan Şeceriyan, ülkesinin sosyopolitik atmosferine bigâne kalmamış, sığlık zaafına saplanmadan muhalif kimliğini ön plana çıkarmıştır.
Muhammed Rıza Şeceriyan, İran Klasik Müziği’ne hattat inceliğiyle muhalefet nakışlamış bir müzisyendir.
Onu bu özelliğiyle tanımak isteyenlerin, müziğini, sosyopolitik arka planını es geçmeden konumlandırmaları gerekmektedir.