DOLAR 32,3622
EURO 34,9609
ALTIN 2325,423
BIST 9079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa °C

Raymond Queneau

25.10.2020
A+
A-

Kan basınçları “Sürrealizm” sayesinde doruktan doruk beğenen birçok isim, dilin yapısını altüst ederek kendilerini kabul ettirmişlerdir.

1903-1976 yılları arasında yaşayan Raymond Queneau ise bu fiilin alanını, karamsarlığını ve ölüm saplantısını sırra kadem bastırmak amacıyla genişletmiş bir edebiyatçıdır.

Le Havre, Seine-Martime’de dünyaya gelen, Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe okuyan, Latince ve Yunancayı bu eğitim ve öğretim kurumuna girmeden öğrenen Queneau, karamsarlığın üstüne alaycılığı, ölüm saplantısının üstüne de yaşama tutkusunu boca etmeye başladığı yıllarda; George Perec, Jacques Roubeau, İtalo Calvino gibi isimlerin başını çektiği “oulipo” akımının değirmenine su taşıyarak kendisine  özgü söylemini geliştirmiştir.

Türkçeye “potansiyel edebiyatın ışığı” olarak çevrilebilecek olan “l’ouvroir de literatüre potentielle” ifadesinden doğan “oulipo”, edebiyatın sınırlarını genişletmeyi amaçlamıştır.

Bu sınırı; çözülmesi zor bulmacalar, labirentler, oyunlar, iç içe geçmiş hikâyeler, karmaşık düzenler kurarak zorlayan akımı “içinden kaçmaya niyetli oldukları labirenti kuran fareler” olarak tanımlayan Queneau ‘nun özellikle “Bir Şiir Sanatı İçin” şiiri akımdan ne ölçüde etkilendiğini gözler önüne sermektedir.

“Sıradan” olduğu düşünülen insanlarla diyalog kurarcasına kaleme aldığı bu şiirinde, şiirin öneminin sadece bu insanlar tarafından değil, onlara bu etiketi vuranlarca da anlaşılmadığını vurgulamak istemiştir. Zaten genel olarak “Sürrealistler” ve “oulipo” çatısı altında bir araya gelenler, “sıradan” olanı sorgulamayı ve üzerindeki kalın tabakayı kırmayı amaçlamışlardır.

Etiket meraklıları, ona göre, oturdukları yerden, dünyayı yerinden oynatacağını düşündükleri bilgiler sıralarlarken şiiri değersizleştirmek için ellerinden gelenin fazlasını yapmaktadırlar. Oysa değersiz olan şiir değil; sığlıklarını, hamhalatlıklarını bilgileriyle makyajlamaya çalışan bu etiket meraklılarıdır ve onlarla hesaplaşmak için şiir, dört duvar içinde pineklememeli, sokağın ortasına çıkmalıdır.

Queneau bu şiirini,  sığlığa ve hamhalatlığa sülük gibi yapışarak bilgilerini sıralayanların, başlarını deve kuşu gibi kuma gömdüklerini ve çevrelerinde olup bitenleri göremediklerini vurgulamak için de kaleme almıştır.

Ona göre önemli olan dünyayı yerinden oynatmak değil, sıradan olmayan yanlarıyla “sıradan”ın izini sürmektir. Zira “sıradan”, bünyesinde es geçilemeyecek ayrıntıları taşımaktadır. Bu ayrıntılar da dünyayı değil galaksiyi altüst etmeye yetmekte hatta artmaktadır.

Dile gelen söz, ona göre önce dünyayı değil, ayrıntıyı ve ardından galaksiyi bağlamalıdır çünkü insanlar, ayrıntıları, kendilerini dünya ile sınırlandırarak değil, ancak galaksiyi kucaklayarak görebilmişlerdir.

Latinceyi ve Yunancayı çiçeği henüz burnundayken öğrenen Queneau, tarihi tersyüz etmeyi de aynı dönemde kavradığı için, yaşadığı çağda kullanılan etiketler onu bağlamamıştır. Buna, düşüp kalktığı akımlar da dâhildir.

Tarihi tersyüz ederken devreye edebiyatı da yerleştirince sıklıkla yüklendiği etiket “sıradan” olmuştur çünkü tersyüz edilmemiş tarihin ve edebiyatın, bu etiketten medet umarak varlıklarını kabul ettiklerini görmüştür. Bu kabulü kesinlikle reddetmesi de onun hem şiirini, hem de düz yazısını şekillendirmesinin önünü açmıştır.

Çalışma hayatının çoğunu, 1938’de eleştirmen olarak göreve başladığı, Gallimard Yayınevi’nde geçiren, burada çalışırken Boris Vian gibi eserlerini yayımlatma sorunu yaşayan imzalara destek olan Queneau, artistik ve stilistik olmayı elinin tersiyle iten bir söylemi benimsediği için “sıradan” olarak tanımlananın yüzeyinde değil derininde turlamayı son nefesini verene kadar sürdürmüştür.

Tahsin Yücel, Ferit Edgü, Teoman Aktürel, Ergin Ertem, Armağan Ekici gibi geniş bir ekip tarafından eserleri Türkçeye çevrilen Queneau’nun etkisini özellikle; Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat ve Metin Eloğlu gibi şairlerde bulmak mümkündür. Zira bu isimler de, artistik ve stilistik olmayan bir üslubun yörüngesinde, bir ellerinde ironi, bir ellerinde humorla ilerleyerek, tarihi ve edebiyatı tersyüz etmek için çaba harcamışlardır.

Eserleri Sel Yayınları’nca yeniden basıldığı halde Raymond Queneau’nun yeterince kitleselleşememesini gündeme getirenlerin, artistik ve stilistik olmadan, sıradan içindeki “sıradan”ı keşfetmek için ne kadar ter döktüklerini, tarihi ve edebiyatı altüst etmek için ne kadar mesai tükettiklerini  öncelikle kendilerine sormaları gerekmektedir.

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

sikiş porno sex porno seyret porno porno izle hack forum