Sefa Ulaştır
Söz Anadolu Rock’tan açılınca isimleri akla hemen gelmeyen gruplar vardır.
1960’lı yılların ikinci yarısında kurulan, bir 45’lik çıkardıktan sonra sırra kadem basan Beybonlar onlardan biridir.
Grup sadece, bir çalışmayla yetinmesiyle değil, davul gibi, enstrümanistinden sınırları zorlayan performans bekleyen bir enstrümanı on iki yaşındaki bir çocuğa teslim etmesiyle de farklı bir yerde durmaktadır.
Sınırları zorlamak her enstrümanın doğasında vardır ancak söz, Türkiye’de karşılığının olup olmadığı tartışılmaya devam edilen Rock’tan açılınca, davulun, sınır zorlamak bağlamında diğer enstrümanların bir adım önüne geçtiği unutulmamalıdır.
Beybonlar’a Gelin Ayşem ve Nenni adlı eserlerde profesyonellere taş çıkartırcasına eşlik eden bu çocuk, yıllar sonra, Dervişan, Kurtalan Ekspres gibi gruplarda yerini alarak adından sıklıkla söz ettirse de mütevazılığından taviz vermeyecek olan Sefa Ulaştır’dan başkası değildir.
Türk Halk Müziği dağarcığındaki eserler, Anadolu Rock’a uyarlandıklarında dejenerasyon yaşamak zorunda kaldıkları halde, Gelin Ayşem ve Nenni’nin bu sorundan payına düşeni almamasında Ulaştır’ın katkısı büyüktür.
On iki yaşındaki bir çocuğun böyle bir imzayı atmasını, Walter Benjamin’in On beş yaşından önce evden kaçma hakkını kullanma fiiline bağlamak mümkündür.
Benjamin bilindiği gibi bu fiilde bilinen anlamıyla evden söz etmemektedir. Ona göre insanı sınırlandıran ve sığınmaya zorlayan her mekânda ev vardır. Bu yüzden evin her türlüsünden kurtulmak insanı özgürleştirecektir.
Bu yolda ilerleyen Ulaştır, enstrümanını özgürleştirmek için ter dökmüş müzisyenlerdendir.
Davuluna sabitlenen kulak, sınırları zorlamaktan özgürlük adına çekinmeyen bir enstrümanla hasbihâl eylemekten kendisini alamamıştır.
Enstrümanistliğini, besteciliğiyle zenginleştiren Ulaştır, Anadolu Rock’un Türkiye’deki varlığının sorgulandığı, sığ tartışmalarda başrolü üstlenmemiştir çünkü sığ tartışmanın müziğin içini boşalttığının bilincindedir.
Ölüm haberini Twiter’dan veren Kurtalan Ekspres’in nazarında Bagetlerin Efendisi olarak görülse de Ulaştır’ın enstrümanıyla ilişkisi Köle- Efendi Diyalektiği’yle açıklanamaz çünkü Ulaştır, özgürlüğü nalıncı keseri gibi sadece kendisine yontan bir enstrümanist değidir.
Müziğin sadece pratikle değil, teoriyle de anlamını artıracağı düşüncesiyle çalışmalarını sürdürerek bu dünyadan göçen Ulaştır için teori, pratiği gölgelemediği müddetçe vardır.
Enstrümanıyla deneylere girişmeyi de ihmal etmeyen ancak bu deneylerle dinleyicinin kulaklarını tırmalamamaya özen gösteren Sefa Ulaştır, aradan yıllar geçse de tevazuyu estetize eden bir müziğin iz sürücüsü olarak hatırlanacaktır.