Tülin Berbergil
Tülin Berbergil
Söz, Uzun Hava’nın Teke yöresindeki karşılığı olan Gurbet Havası formundaki eserlerin layıkıyla icra edilmesinden açılınca akla gelen ilk isim Hale Gür, diğeriyse Tülin Berbergil’dir.
Gür, Neriman Altındağ Tüfekçi’nin izini Ege Bölgesi ve Teke Yöresi’nde yoğunlaşarak takip ederken, Nida Tüfekçi’nin teşvikiyle Ege türküleri ve özellikle Gurbet Havası formundaki eserlerle ilgilenen Berbergil, başka coğrafyaların ezgilerini de icra etmesiyle Gür’den farklı bir yerde durmaktadır.
1961 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Berbergil’in müziğe ilgisi, ilkokul sıralarında filizlenmiş, lise yıllarında dallanıp budaklanmıştır.
İstanbul Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın Temel Bilimler Bölümü’nü 1979 yılında kazanan Berbergil; Türk Halk Müziği eserlerini icra etme yolunda ilerlemeye karar verse de; Türk Sanat Müziği ve Batı Müziği alanlarında da kendisini yetiştirmeyi ihmal etmemiştir.
1982 yılında TRT’nin açtığı Yetiştirilmek Üzere Ses Sanatçılığı sınavını kazanarak İstanbul Radyosu’na adım atan ve buradaki mesaisini sürdüren Berbergil, Gurbet Havası formundaki eserleri icra ederken, ona odaklanan kulak, sıla özlemiyle ve aşkın ateşten gömleğini kuşanarak yanıp tutuştuğunu hissetmekten kendisini alamaz çünkü onları icra eden, icra etme fiili gereği, eserlerde anlatılan hikâyeleri içselleştirerek mikrofonun karşısına geçmiştir.
Gür’ün sesinde teori ve teknik ön plandayken, Berbergil, eserleri, doğal akışın sözcülüğünü üstlenmiş gibi icra etmektedir. Doğal akış, sesini bir yöreyle sınırlandırmamasının sonucudur.
Berbergil, hangi yörenin eserini icra etmişse o yörenin kendine has hikâyesini gözler önüne getirmiş, böylece ortaya karmakarışık ve tatsız tuzsuz bir salatanın çıkmasını önlemiştir.
Sesinde; eğitimini aldığı üç müzik türünün varlığı hissedilen Berbergil’in dinleyiciyle kurduğu bağ, Orhan Kemal’in okurla ete kemiğe büründürdüğü ilişkiye benzetilebilir. İki manzarada da merkeze oturan fiil hâlleşmedir ve sınırlar kendiliğinden çizildiği için ipi laubaliliğin göğüslemesine izin verilmemiştir.
Değişik müzik türlerini ortak paydada buluşturmaya çalışan birçok ses, yorumla icra arasındaki derin uçurumun idrakine varamadığı için, eserin hikâyesi dinleyicinin gözünde canlanamamakta ve dinleyici toprağın değil, betonun kokusunu almaktadır. Berbergil’in imza attığı fiil, ortak paydada buluşturmak olmadığı için, dinleyici, betona teslim olmama mücadelesi veren toprağın kokusunu iliklerinde duymuştur.
Sadece ağır aksak değil, ritmik eserleri de repertuarına dâhil eden Berbergil, icra yetenek ve meziyeti gereği, ağır aksakla dinleyicinin rehavete kapılmasını, ritmikle de hareketi abartmasını engellemiştir.
Folklor başta olmak üzere diğer disiplinlerden biriktirdikleriyle sesini zenginleştiren Tülin Berbergil’i sıradan bir solist değil, kıymeti es geçilmemesi gereken bir sanatçı olarak konumlandırmak gerekir çünkü o, Gurbet Havası formunun birinci adresi Hale Gür gibi, müziğin sanat olduğuna inanan bir kuşağın teorisini pratiğe dökmek için alın teri dökmeye devam etmektedir.